Çözülemeyen bir hak hikayesi: CHP, DİSK ve Aydın Direnişi

Aydın Büyükşehir Belediyesi’nden sendikaya üye oldukları için çıkarılan “Direnişçi Efeler’in” direnişi 432. gününde devam ediyor. İşçiler mahkemeyi kazandıkları halde işe iadeleri yapılmadı, verilen sözler tutulmadı, görüşmeler çözümsüz kalıyor. Direniş ise bugün farklı bir boyuta evrilme aşamasında duruyor. Biz Gazete Hayır olarak hem direnişin başından beri olan süreci  hem de son olarak yaşanan Kılıçdaroğlu’nun güvenlikleri tarafından darp edilme konularını konuşmak istedik. Konu ile ilgili CHP Milletvekili ve emek büroları sorumlusu Veli Ağbaba’ya ulaşmaya çalıştık fakat telefonlarımıza maalesef dönüş yapılmadı. Yine CHP İzmir Milletvekili Kani Beko ile görüştük fakat İzmir’de olmadığını ve konu ile ilgili Sosyal-İş’ten detaylı bilgi almamız gerektiğini belirterek sorularımızı yanıtsız bıraktı. Biz ise bunun üzerine direnişçi işçi Okan Aslan, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı ve Sosyal-İş Yönetim Kurulu üyesi Müfit Ereş ile görüştük. Hazırladığımız röportajı eksikleri ile birlikte sizler ile paylaşıyoruz.

Direnişçi Okan Aslan

Geçtiğimiz hafta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmek istediniz ve darp edildiniz fakat orada yaşananlar tam olarak anlaşılamadı. Olayı sizden dinleyebilir miyiz acaba?

Biz daha önce taahhütlü mektup gönderdik. Özel Kalemi’ne mail attık, telefonla kendisine ulaşmaya çalıştık. Gönderdiğimiz mektup 2019 Temmuz ayında ulaştı. Fakat maalesef mektubumuza bir cevap gelmiş değildi. Biz de geçen hafta Cuma günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Aydın’ın Çine Belediye Başkanını ziyareti sırasında bizim 431 gündür Aydın Kent Meydanındaki direnişimizi, mahkemenin iş iademizi verdiği ile ilgili kararın olduğu mektubu vermek için konvoyunun geçtiği güzergahta bekledik. Fakat o esnada ben dövizi tutarken Yunus arkadaşımız mektubu vermek istedi. Bunun akabinde özel güvenlikler ve emniyet güçleri tarafından darp edildik ve mektubumuzu ulaştıramadık kendisine. Bununla ilgili de protesto ediyorlar gibi asılsız haberler çıktı. Biz geçen hafta Cuma günü Kılıçdaroğlu’nun konvoyu gelmeden önce Sayın milletvekilimiz Kani Beko’yu da aradık, danışmanınjn telefon numarasını verdi. Ama danışmanına ulaşmadık ve vekilimize bilgi verdik. Sayın Kani Beko da ben ulaşmaya çalışayım dedi. Ama o da ulaşamadı. Buna istinaden konvoyu bekleyemeye karar verdik. Konvoy geldi ama mektubumuzu veremedik, darp edildik dediğim gibi. Ama hemen makam aracının arkasında yürüyerek meydana doğru gelen Aydın milletvekili Bülent Tezcan, Süleyman Bülbül, Hüseyin Yıldız bizim o durumumuzu gördüler ve kafalarını çevirerek geçtiler yanımızdan. Kendi kendimizi sorgular olduk. Hak, hukuk, adalet diyenler demek ki söylemdeymiş. Harekete baktığımız zaman kafalarını çevirip yanımızdan geçtiler. Biz bunları gördüğümüz için bayağı bir doluyuz. Tabiri caiz ise bıçak kemikte.

Fakat bizim direnişimizi Aydın halkı da biliyor. İşimizi, sendikal nedenlerle işten çıkarıldığımızı, Özlem Çerçioğlu’nun bizi işe geri almadığını biliyorlar. Bunu halka anlatıyoruz. Çünkü direniş alanımızın karşısında CHP İl Binası, hemen çarprazında CHP İlçe Binası var, belediye binası 50 metre ötemizde. CHP yetkilileri de bu olayı biliyorlar. Bizim DİSK Sosyal-İş Sendikasına üye olduktan sonra işten çıkarıldığımızı biliyorlar. Sosyal-İş Genel Başkanı, Sayın Kılıçdaroğlu ile iki kez konu ile ilgili görüşmüştür. Veli Ağbaba ile görüşmüşüzdür, Oğuz Salıcı ile, Özgür Özel ile, Seyit Torun ile görüştük. Kani Beko bizimle ilgili Özlem Çerçioğlu ile görüştü. Fakat şöyle bir durum söz konusu, Özlem Çerçioğlu işe iademizle ilgili hem Veli Ağbaba’ya hem Emek ve Demokrasi güçlerine söz verip hukukun kararına saygı duyacağını söyleyip bu hukukun vermiş olduğu karara saygı duymamıştır. Mahkeme kararına itiraz ettiler, şimdi istinaftan gerekçeli kararları bekliyoruz. Aydın Mahkemeleri kararını vermiştir, yargı kararı, işe iadenin uygulanması, sendikal sebeplerle işten çıkarıldıklarından sendikal tazminatlarının ödenmesi, boşta geçen sürenin tanınması şeklindedir. Bunu CHP Genel Merkezdeki yetkililer ve bürokratlar da biliyorlar. Bülent Tezcan, Süleyman Bülbül, Hüseyin Yıldız CHP İl Binasına geldiklerinde de söyledik. “Bu ayıbın buradan bir an önce kaldırılması gerekiyor. Buradaki mücadele hak mücadelesidir, bu partiye de zarar vermektedir, Özlem Çerçioğlu’nun şu anki kararı partiye zarar veriyor” dedik. Fakat maalesef yanlış yapan bizdense görmeyelim, duymayalım politikası yürütüyorlar. Biz de buna karşı Aydın’da mücadelemize devam ediyoruz.

Direnişinizi Ankara’da, CHP Genel Merkez önünde sürdürmeyi düşündüğünüzü söylemiştiniz bir basın açıklamamızda. Bu kararınız ile ilgili bir gelişme var mı?

Mahkeme kararı uygulanmaz ise direnişimizi Ankara’ya, CHP Genel Merkez önüne taşıyacağız. Çünkü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçadaroğlu, “Benim belediyelerimde haksız yere işten çıkarılan işçi var ise bu işçi benim yanıma gelsin. Ben Kılıçdaroğlu olarak namus ve şeref sözü veriyorum ben bizzat ilgileneceğim” demiştir. Biz Aydın’da bunu göremedik, Ankara’ya gittiğimizde bakalım görebilecek miyiz? Biz Ankara Genel Merkez önünde işimiz geri verilene kadar direnişte ve mücadelede olacağız.

Özlem Çerçioğlu en nihayetinde CHP’ye bağlı, CHP’nin bu konuda bir yaptırımı var mı bildiğiniz kadarıyla?

Özlem Çerçioğlu’na CHP Genel Başkanı, CHP Genel Merkezi, milletvekilleri söz geçiremiyorlar. Hatta Özlem Çerçioğlu’nun şöyle bir sözü bile olmuş, “Benim üstüme çok gelmeyin, ben gerekirse bağımsız belediye başkanı olarak devam ederim yoluma.” Yani bu kadar egoist bir insan, işçi düşmanlığı yapan bir insan. Çünkü biz bir örneğiz ve sendikaya üye olduk diye işten çıkarıldık. Bir hüküm var. Buna saygı duyacağını söyleyip duymayan bir belediye başkanı var. Maalesef ki CHP yetkilileri bu haksızlığı görmezden ve duymazdan geliyorlar.

Sendika Aydın Büyükşehir Belediyesine sizinle girmiş oldu. Elbette sarı sendika Türk-İş’in Belediye-İş Sendikası ve işçilerin zorla üye yapıldığı bir sendikalaşma süreci olarak. Fakat şu anki durum nedir? Bilginiz var mı?

Biz 2018 Temmuz ayında DİSK Sosyal-İş Sendikasına 222 imar anonim şirketine 137 kişi olarak Çalışma Bakanlığı’ndan çoğunluk belgemizi aldık. Fakat belgemiz geldikten sonra Özlem Çerçioğlu, işkoluna itiraz etti. Normalde bizimki 20 no’ lu işkoluyken 10 no’lu iş kolunda tutmuşlar. Sendikaşmaya gidilmemesi için. Aydın Büyükşehir Belediyesinde ilk sendikal örgütlenmeyi başlatan bizleriz. İmar Anonim Şirketi çalışanları bizler. Daha sonra Başkan, arkadaşlarımızı, “Sizi de işten çıkarırım” diye tehdit ederek önce bizleri işten çıkardı. Sonra üyelikleri iptal ettirerek Türk-İş’e bağlı Belediye-İş’in bürosundaki bilgisayarlardan üyelikleri gerçekleştirdiker. Bununla ilgili de 2019’un Mart ayından itibaren toplu iş sözleşmesi yapılmıştır. Bu sözleşmeye Seyit Torun da katılmıştır. Hiçbir şey yokmuş gibi Belediye-İş ile anlaşmışlar, Sosyal-İş’i yok saymışlardır.

Biz şunu gördük. Sarı sendika da olsa Aydın Büyükşehir Belediyesine sendika sokuldu. Arkadaşlar asgari ücret alıyorlardı, şimdi 3000’e yakın maaş alıyorlar. Bayram ikramiyelerini, servis ikramiyelerini, yemek ihramiyelerini almaya başladılar. Şu an durumları gayet iyi fakat işten çıkarılma korkusundan dolayı yanımıza gelemiyorlar. Çünkü diktatör bir belediye başkanı var. O da Özlem Çerçioğlu’dur. Biz buna karşı mücadele veriyoruz. Bu görülmelidir, duyulmalıdır. Yanlış yapan bizden ama görmeyelim duymayalım yapılmamalıdır.

Biz buradaki mücadelemizi Ankara Genel Merkez önüne taşıyacağız. Orada da hak, hukuk, adalet demeye devam edeceğiz. Nasıl Genel Başkan bir yürüyüş yaptıysa Adalet Yürüyüşü diye. Biz de Genel Merkez önünde hak, hukuk, adalet isteyeceğiz. Geceli gündüzlü mücadele edeceğiz, oradan kalkmayacağız.

DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı

Aydın Büyükşehir Belediyesi’nden atılan arkadaşların direnişi bugün 429. gününde ve sürecin başında yaşananlarda tam olarak açığa çıkmış durumda değil. Sendikal örgütlenmeden kaçış yollarından biri olan iş kolu değişikliği sorunu yaşandı. Siz bu süreci kamuoyuna biraz daha açabilir misiniz acaba?

Kamu İhale Kanunu’nun ihale süreçlerinden kaynaklı arkadaşlarımızın işkolları, SSK sicil numarası 10 no’lu işkolundan Sosyal-İş Sendikas’ına ait oldu. Arkadaşlarımız orada örgütsüz olmalarından kaynaklı DİSK Sosyal-İş Sendikası’na üyeliklerini başlatıyorlar. Orada kadrolu işçilerin yetkili sendikası Belediye-İş Sendikasıdır. Belediye-İş Sendikası, işçiler DİSK Sosyal-İş Sendikasına üye olmasından sonra iş birlikçi bir şekilde Özlem Çerçioğlu ile görüşerek “Buraya DİSK geliyor, sizi rahat bırakmayacak” gibi söylemlerle arkadaşlarımızın ortaklaşa kavgasını engelliyor. İş çıkışları veriliyor. Bunun üzerine arkadaşlarımız “Direnişçi Efeler” adı altında çadır kurarak direniş gerçekleştiriyorlar. Bugün itibariyle de 429 gün oldu. O günden beri hem İdari Mahkemelerde hem İstinaf Mahkemelerinde hem de İş Mahkemelerinde davalarını kazanarak işe iade aldılar. Fakat bazen insanların, kurumların kendi hak, hukuk, adalet mücadelelerini hiçe sayarak kendi bireysel kaygılarınından dolayı hak, hukuk, adalet mücadelesini tanımadıklarını bu vesile ile görmüş olduk.

DİSK olarak biz dört defa, orada bulunan sendikalarımız, emek ve demokrasi güçleri bu direnişin her zaman yanındalar. Biz de bölgesel anlamda iki defa geniş kitlesel olarak ziyarette bulunduk. Bir defasında da DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile bu sorunun çözümü ve geniş katılımlı bir basın açıklamasıyla olaya karşı duyarlılığımızı ifade ederek Direnişçi Efeler ile yan yana olduk. Ama bu sorunun bu şekilde çözülmeyeceği aşikardır. Yaşamın içinde insanların kaygıları, bireysel tutumları herhangi bir kurumun yıpratılmasına sebep olmamalı. Sayın Özlem Çerçioğlu’nun kadından, emekten, çocuktan bahsederken sağda solda, Direnişçi Efelerin bir seneyi aşkın süredir işsiz kaldığını, bu sürenin de çocuklarını mağdur ve perişan ettiğini görerek bu soruna çözüm getirmesi gerektiğine inanıyoruz. Sosyal-İş Sendikası Genel Başkanının da “Emekten yana belediye başkanlarını istiyoruz ve destekliyoruz” diye bir açıklaması vardı zaman içinde. Maalesef bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Ama bu direniş arkadaşlarımız ne zaman karar verirse o zaman biter. 800 günse 800 gün, 1000 günse bin gün. Ama bu direniş bu şekilde devam edecek.

Özlem Çerçioğlu yine sürecin başında kendisi ile görüşen Emek ve Demokrasi güçlerine “Mahkeme kararına uyacağım” şeklinde bir beyanda bulunmuştu. Fakat işçiler mahkemeyi kazandıkları halde işe alınmadılar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Az önce de söylediğim gibi, kurumlar hayata hak, hukuk adalet çerçevesinden bakar ama kurumlar içerisindeki bazı kişiler hakkı, hukuku kendi tarafına yontar. Özlem Çerçioğlu’nun verdiği sözleri bilmediğim için yorum yapamıyorum. Ama demeç vermesine bile gerek yok. Eğer bu ülkede iş mahkemeleri, adalet mücadelesinde olan insanlar hukuka saygı duyacaksa hukuktan yana olan kararı uygulamak zorunda. Ya da çıkıp diyecek ki “Ben hukuku tanımıyorum, adalet de istemiyorum, kendim içinde istemiyorum” diyecek. Ben hayata hep böyle bakarım. Kurumlarla, kişilerin tutum ve davranışları. Buradaki hikaye şu, DİSK’ten, mücadeleci sendikacı anlayışından korkuyorlar. Doğal olarak kapitalizme, emperyalist etkinliklere bürünmüş herkes DİSK’in kendi iş yerlerinde örgütlenmesinden korkuyorlar. Yarın işçi sınıfının mücadelesinde bir set öreceğini, bir baraj olacağını düşünerek iş birlikçi sendikalar ile birlikte hareket ederek bu karar ve tutumları alıyorlar. Burada da bunun olduğunu düşünüyoruz. Arkasında iş birlikçi sendika olduğunu düşünüyoruz bu kadar net.

Adalet yürüyüşü düzenleyen, emek büroları olan bir partiden söz ediyoruz. Burada CHP’nin bir yaptırımı var mı? Görüşmeler sürüyor mu?

Kurumlar bazen kendi içerisindeki mücadeleyi doğru tarzda yansıtsa da kişiler bu tarzdan sapıyorlar. Burada Özlem Çerçioğlu’nun ve iş birlikçi sendikanın tutumundan kaynaklıdır diyorum. Yoksa iki kişinin, üç kişinin işe alınması çok zor bir olay değil. Dünyanın neresine giderseniz gidin 450 günlük, 500 günlük mücadelelerin sonunda mutabakat sağlanır. Bu tutum ve davranış sadece Özlem Çerçioğlu’yla sınırlıdır diye düşünüyorum ben. Partinin kendisine yaptırım konusu partinin iç meselesidir. Oraya müdahalemiz doğru olmaz. Biz sadece sayın Kılıçdaroğlu’na ya da yetkili organlara DİSK olarak Sosyal-İş Sendikası olarak kendilerine rapor halinde sunarız.

Geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu’nun Aydın’a yaptığı ziyaretiyle raporların çok işlemediğini de gördük sanıyorum. Güvenlikler işçilere müdahale etti. İşçilerin Kılıçdaroğlu’yla görüşmesi söz konusu olmadı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Oradaki arkadaşlar herhangi bir bilgi vermediği için bu konuda bir şey diyemem.

429 gün oldu ve arkadaşlar artık farklı bir eylem biçimi üzeriene konuşuyorlar. Ankara’ya yürümek ya da direnişi CHP Genel Merkezi önüne taşımak konuşuluyor. Buna dair söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Arkadaşlarımızın sendika ile birlikte aldığı her kararın arkasında aslanlar gibi dururuz. Ne karar alırlarsa alsınlar. Ankara’ya yürümek mi, CHP Genel Merkezi önüne gitmek mi, adına ne diyorsanız deyin, örgütsel karar olduğu sürece tabii ki arkalarındayız. Maddi, manevi mücadelelerinde omuz omuza dururuz. Bunu buradan sizin aracılığınız ile belirtmiş olayım.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Kapitalist dünya düzeni olduğu sürece bu direnişler her gün farklı yerlerde tekrar tekrar olacak. Ama işçi sınıfı bir gün kavganın, mücadelenin zaferini şanlı parti bayrağını, işçi sınıfının bayrağını göklere dikerek dalgalandıracak.

Sosyal-İş Yönetim Kurulu üyesi Müfit Ereş

Süreci baştan alırsak. Arkadaşların örgütlenmesi ve daha sonra direnişe geçmesiyle birlikte iş kolu değişikliği oldu. Bu durumu açabilir misiniz?

İşkolu değişikliği şöyle, aslında işkolları 20 no’luda fakat belediye onları 10 no’lu iş koluna kaydırmış. Neden yaptıklarını bilmiyorum. Arkadaşlar 20 no’lu işkolu için gidip görüşmüşler fakat sendika kabul etmemiş. Sonra arkadaşlar bize geldiler. Baktık işkolu bizde, fakat yaptıkları iş icabı bizde değiller. Ama işkolu bizde görününce peki dedik. O sendika sizi örgütlemiyorsa biz örgütleyelim. İşte Bakanlıktan çoğunluğumuz geldiği sırada işveren, yani Aydın Büyükşehir Belediyesi itiraz etti. Mahkeme süreci devam ediyor.

Özlem Çerçioğlu yine sürecin başında kendisi ile görüşen Emek ve Demokrasi güçlerine “Mahkeme kararına uyacağım” şeklinde bir beyanda bulunmuştu. Fakat işçiler mahkemeyi kazandıkları halde işe alınmadılar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Evet. Yerel mahkeme bitti, biz işe iadeleri kabul edecek diye beklerken mahkemeye itiraz etti.

-Arkadaşların direnişi Ankara ‘da sürdürme düşüncesi vardı. Bu konuda sendika olarak ne düşünüyorsunuz?

Genel Merkez ile görüşme yapıldı. Oradan bir sonuç bekliyoruz. Bir sonuç çıkmazsa arkadaşlarında dediği gibi CHP Genel Merkez önünde direniş devam edecek.

-CHP ile görüşmeler şu an ne aşamada peki?

Onunla ilgili bekleme aşamasındayız, 15 gün, 1 ay gibi bir süreç var. Bu süreç içinde direniş devam edecek.

-Son olarak arkadaşlar Kılıçdaroğlu’nun Aydın ziyaretinde görüşme talebi ile araç önüne geçtiler ve güvenlikler tarafından engellendiler. Hatta darp edildiler. Siz bu konuda ne diyorsunuz?

Arkadaşlarımız orada Kılıçdaroğlu ile sadece görüşmek istediler. Korumalar sanıyorum ki yanlış anladılar. Kılıçdaroğlu ile 15 dk görüşmek istiyordu arkadaşlar sadece.

Peki “yanlış anlaşılma” çözüldükten sonra bir görüşme gerçekleştirildi mi?

Hayır, yok. Şu ana kadar bir geri dönüş olmadı.

Peki son olarak sizin bu sürece dair genel bir değerlendirme yapabilir misiniz?

Sonuç olarak hedefimiz belli. Arkadaşlarımızın işe iade edilmesi. Işe iade gerçekleşene kadar da bu eylemler devam edecek.