İspanya ve Katalonya solu, Katalonya bağımsızlık referandumuna nasıl bakıyor?

Pelin Daş

İspanya’nın Katalonya Bölgesi 1 Ekim’de bağımsızlığı oylamak için sandık başına gidiyor. Madrid hükümeti bağımsızlık referandumunu yasa dışı ilan etti, Katalan hükümet binaları basıldı ve 14 üst düzey Katalan yetkili tutuklandı. 7 buçuk milyon insanın yaşadığı Katalonya’da binlerce insan sokaklara dökülerek Madrid’in baskıcı tutumunu protesto etti.

Kamuoyuna yansıyan değerlendirmelere göre Katalonya halkının özellikle Madrid’in saldırganlığı sonrasında sandığa gitme eğiliminde bir artış oldu. Katalanların bağımsızlık istencine ilişkin kimlik, vergi eşitsizliği, AB’nin İspanya’nın anti-demokratik uygulamalarına sessiz kalması, faşist rejimin katliam hafızası, Madrid hükümetinin faşist Franco rejimi ile gerçek manada hesaplaşmaması -‘kaybolmuş hükümlüler’, Madrid yakınlarında bulunan Franco’nun anıt mezarı- gibi başlıklar yer alıyor.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde 25 Eylül’de gerçekleştirdiği referanduma dair tartışmalarda ‘ulusların kaderini tayin hakkı’ ilkesine yaklaşımlarında solun farklıkları olduğunu anladık, yapılan değerlendirmelerin bir kısmında objektif olarak egemen ulusun pozisyonuna gerilendiği örnekleri gördük.

1978 İspanya anayasasında ‘otonom bölge’ olarak tanımlanan Katalonya Bölgesi’nde yaşayan Katalanların bağımsızlık referandumu kararının İspanya ve Katalan solunda nasıl karşılandığını Bacelona’da yaşayan Bilişim, Araştırma ve Kültürel Danışmanlık Kooperatifi Col·lectivaT’tan* sosyolog Özgür Güneş Öztürk ve gazeteci Bawer Çakır ile konuştuk.*

 

İspanya ve Katalonya’da farklı siyasal eğilimlerin – anarşist halk meclisi, merkez sol parti, podemos vs-bağımsızlık referandumuna karşı tutumu nedir?

İlk olarak İspanya merkez sol partisi PSOE’den (İspanya Sosyalist İşçi Partisi) başlamak gerekiyor. PSOE’nin Türkiye’deki CHP’den pek bir farkı olduğu söylenemez. Katalan bağımsızlık hareketine/mücadelesine karşı tutumları CHP’nin Kürt meselesindeki tavrıyla birçok benzerlik gösteriyor. PSOE de tıpkı CHP gibi bu konuya devletçi bir bakış açısıyla yaklaşıyor ve ilk günden bu yana tavırları oldukça net. CHP gibi sosyalist enternasyonel üyesi olması ve adında sosyalist geçmesi bu partinin İspanya’nın bölünmez bütünlüğünü her türlü hak ve özgürlük mücadelesinin üzerinde tutmasına engel olmuyor.

Diğer yandan, İspanya Baharı olarak adlandırılan 15M Hareketi Katalanların ayrılmasına sıcak bakmasa da kendi kaderlerini tayin haklarını savundu ve özellikle İspanya devletinin referandumu engellemek amacıyla başlattığı operasyonlara karşı tavrını açıkça göstererek referandumun yapılmasından yana saf tuttu. Yine 15M sürecinde oluşan ve İspanya’daki son genel seçimlerde sandıktan üçüncü parti olarak çıkan PODEMOS da (YAPABİLİRİZ) doğduğu hareketle ortak bir tavır takındı. Onlar da referandumun yapılmasını ve Katalanların gelecekleriyle ilgili karar verebilme haklarını savunuyor. Son operasyonları protesto etmek için Madrid başta olmak üzere birçok şehirde sokağa çıktılar ve seslerini yükseltmeye devam ediyorlar. Bu tavır onları kaçınılmaz olarak İspanya sağının hedefine oturttu.

Podemos, Zaragoza’da Katalan bağımsızlığını desteklemek için bütün sol partileri çağırarak bir kurultay düzenledi. Kurultaya, Katalan Sol İttifakı’nın (Catalunya en Comú) sözcüsü Xavier Domenech ve Barselona Belediye Başkanı Ada Colau da katıldı. Kurultayın yapıldığı yerin etrafını 500 faşist sardı ve ”hainlere infaz” şeklinde sloganlar attılar. Bu tabloya karşın İspanya hükümeti ellerindeki polis sayısının yeteriz olduğunu iddia ederek, siyasetçilerin güvenliğini garanti edemeyeceğini söyledi. Kurultaya katılan Aragon Meclis Başkanı Violeta Barba başına aldığı bir şişe darbesiyle yaralandı.

Podemos’un Zaragoza’da gerçekleştirdiği parti kurultayına saldırı videosu:

Ancak tüm olanlara rağmen referanduma desteklerini sürdürüyorlar. PODEMOS bağımsızlığa çok da sıcak bakmasa da demokratik bir hak olan referandumun yapılmasını ve Katalanların kendi kaderlerini tayin etme haklarını savunuyor.

”İspanyol sendikacılar Barcelona’da bağımsızlık talep eden bir çocuğa saldırdı.”

Bask Ülkesi’ndeki genel tavır da Katalanlardan yana. Bağımsızlıkçı EH-BILDU partisi bu sürece tam destek veriyor. Gure Esku Platformu 16 Eylül’de Bilbao’da 30 bin kişinin katıldığı bir eylem düzenleyerek Katalanlara ve referanduma destek verdi. Bask’ın bağımsızlığı için uzun yıllar silahlı mücadele yürüten ETA da Katalanların bağımsızlık sürecinin 1978 rejimini kıracak yegane girişim olduğunu ve Bask halkının bundan ders alması gerektiğini söyledi.

Katalonya Anarşist Federasyonu yayımladığı bir bildiri ile referandumun insanların kendi kendilerini örgütlemelerinin ve yönetmelerinin bir örneği olduğunu vurguladı. Otorite karşıtı bir hareketin böyle bir açıklama yapması da sürecin ilginç detaylarından biri. İspanya devletinin baskı ve kısıtlamalarının kabul edilemez olduğunu da ifade eden Federasyon, Katalan hükümetini de 18 yaşın altındaki bireylerin, İspanya vatandaşı olmayan ancak Katalonya’da yaşayan göçmenlerin referanduma katılımını olanaksız kılması nedeniyle eleştirmişti. Bir dip not olarak şu bilgi de önemli: 2014 yılında yapılan prova niteliğindeki referandumda Katalonya’da yaşayan herkes oy kullanabilmişti. 1 Ekim’de ise sadece Katalonya’da yaşayan İspanya vatandaşları oy kullanabilecekler.

Katalan halkının Madrid yönetimine karşı tutumu nedir?

Zaten pek de iyi olmayan ilişkiler İspanya devletinin referandumu engellemeye yönelik operasyonlarından sonra tamamen koptu diyebiliriz. Katalanların daha önce çok da güçlü olmayan güven ilişkileri bu operasyonlarda büyük darbe aldı ve yok denecek kadar zayıfladı. Ilımlı bir kalabalık vardı ancak operasyonlarla birlikte onlar da İspanya devletine karşı tavır aldılar. İspanya devletinin, geleceklerini belirlemek için sandığa gitmeye karar veren ve bunu isteyen Katalan halkının güvenini bundan sonraki süreçte kazanması neredeyse imkansız. Katalonya’daki herkes artık İspanya’dan daha kötüsünü bekliyor. Bu onarılmaz bir yaraya dönüşecek gibi görünüyor uzun vadede.

”Barcelona’da bağımsızlık karşıtlarının düzenlediği gösteride faşistler halka saldırdı.”

İspanya devletinin bağımsızlıkçı web domainlerine el koymasıyla ilgili görsel:

Katalanların bağımsızlık konusundaki tavrında Avrupa Birliği’nin etkisi nedir?

AB bu sürecin büyük kısmında sessiz kalarak aslında bir anlamda İspanya devletine destek vermiş oldu. Ancak beklenti yine de yaşanan anti demokratik uygulamalara karşı AB’den bir tepki gelmesi yönündeydi. Bildiğiniz gibi bir ülkenin AB üyesi olabilmesi için tüm üyelerin buna evet demesi gerekiyor. İspanya’nın tek bir hayır oyu zaten bağımsız Katalonya’yı AB’nin dışında tutacak. Bu nedenle Katalanlar bu sürecin AB üyeliğiyle sonuçlanmayacağı ihtimalini de akıllarında tutarak süreci örgütlediler. Katalanların şu an için tek beklentisi AB’nin İspanya’nın anti demokratik uygulamalarına karşı tepki göstermesi olabilir. Katalanlar bu sessizlikten hoşnut değiller ve bu süreci AB’siz de sürdürmeye kararlılar.

Diğer yandan, Katalonya’nın AB’nin dışında kalacak olma olasılığı referandum karşıtlarının sürekli kullandıkları bir argüman (koz da denebilir). Bir noktaya kadar da başarılı oldular. Özellikle kararsızları etkilediler. Bu kaygı nedeniyle referandumda hayır oyu verecek ya da en iyi ihtimalle çekimser oy kullanacak insanlar var. Ancak yukarıda da dediğimiz gibi, İspanya’nın operasyonları kararsızları da evete yönlendiriyor gibi görünüyor. Tam bu nedenle de referandum yanlısı kampanyalar AB ile ilişkilerin birlik içinde ve dışında nasıl kurulabileceği ve sürdürülebileceğine dair sık sık Katalan kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyorlar.

Bağımsızlık karşıtları Katalonya’yı değerlendirirken ‘refah şovenizmi’ kavramına sıkça başvurarak ‘Katalanların üzerinde oturdukları zenginliği İspanyol yoksulları ile paylaşmak istemedikleri’ şeklinde bir yorum yapıyorlar. Bu değerlendirme Katalanlar için bir gerçekliği ifade eder mi?

“Refah şovenizmi” bağımsızlık ve referandum karşıtlarının (hatta Katalan karşıtlarının) kullandığı en “büyük” argüman. Bizce bu argüman bir halkın kendi bağımsızlığıyla ilgili kehanette bulunmayı istemesi karşısında durabilecek güçte değil. Fakat, İspanya devleti bu argümanı medya aracılığıyla sürekli dolaşımda tutarak, tıpkı Nazi Almanyası’nda Yahudilerin sürekli paradan başka bir şey düşünmeyen tüccarlar olarak karikatürize edilmesi gibi, esasında diğer temel nedenleri görünmez ve buna bağlı olarak da tartışılmaz hale getiriyor. Bu da elbette ülkenin faşist geçmişini arkada bırakmadığını, diktatör Franco’nun fikirlerinin bugün hem devlet hem de toplum nezdinde varlığını sürdürdüğünü gösteriyor. Durum o kadar vahim bir boyutta ki İspanyol faşistleri Katalanları Nazi referanslarıyla adlandırıyor, onlardan “polacos” (Polonyalılar) olarak bahsetmekten çekinmiyor. Bu sorunlu bakış açısı bugün Katalanları tıpkı Nazilerin Yahudilere yaptığı gibi para üzerinden düşmanlaştırıyor.

Bütün bunlar bir yana, Katalonya’nın bağımsızlık talebinin ekonomik nedenlerini reddedemeyiz. İspanya özerk bölgeleri arasındaki ve ülke genelindeki mali dengeyi sağlamak için var olan maliye politikasının hedefi en çok kazanan bölgelerle diğerleri arasında bir denge tutturmak. Bu nedenle Katalonya, Madrid, Balear Adaları ve Valensiya özerk bölgeleri devletten aldıklarından çok daha fazlasını “katkı” olarak geri ödüyorlar. Bu da bu bölgelerin mali açık vermelerine neden olup eğitim, sağlık, ulaşım gibi temel halk hizmetlerine ayrılan ödenekleri olumsuz yönde etkiliyor. Bilmeyenler için 2014 yılında dönemin Katalonya Başkanı Artur Mas’ın bugün hala görevde olan İspanya Başbakanı Rajoy ile bir araya gelerek bu konuyu görüştüğünü, o görüşmenin en önemli konularından birinin de bu ödemeler olduğunu hatırlatmak isteriz. Mas, bu rakamların çok yüksek ve adil olmadığını söylemiş, düzenleme talep etmişti. Ancak, Rajoy diğer birçok konuyu olduğu gibi bu konuyu da dikkate almamış ve masadan çözümsüzlükle kalkmıştı. Türkiyelilere oldukça tanıdık gelecektir bu manzara.

*Col·lectivaT özellikle Orta Doğu dillerinde yazılı çeviri, ardıl çeviri, sosyal araştırma ve genel olarak kültürel danışmanlık hizmetleri veren bir kooperatiftir.

Bu kooperatifin üyelerini Orta Doğu ve Güney Avrupa’da doğmuş ve şu an Katalunya’da yaşayan bireyler oluşturur. Kooperatifin üyeleri, çevirmenliğin yanı sıra, sosyal bilim araştırmacılığından yazılım geliştiriciliğine kadar uzanan geniş bir yelpazede uzmanlığa sahiptir.

Col·lectivaT ismindeki T harfi çeviriye (translation/traducció/traducc*Gazete Hayır çeviri ekibi, Sol’un Katalonya Bağımsızlık Referandumu’na dair yürüttüğü tartışmalara ilişkin jacobin’de yayınlanan bir makaleyi de yine okuyucularla paylaşmıştı:

Katalonya’yı tartışmak- Alberto Gazron ve Paul Llonch’la sohbet (jacobin)