27 Mart Çarşamba günü, kaldığı Ataşehir KYK Kız Öğrenci Yurdu’ndan trans erkek olduğunu açıkladığı için atılan Üsküdar Üniversitesi Medya ve İletişim öğrencisi Şafak Koç ile bir röportaj gerçekleştirdik. Bu olay özelinde görüştüğümüz Şafak ile onun Van’dan İstanbul’a uzanan hayatı üzerinden LGBTİ+ bireylerin toplumsal hayatta yaşadığı sorunları gözler önüne sermeye çalıştık. Bu röportajı sizinle paylaşıyoruz:
Öncelikle cinsel kimliğini fark etme hikayeni anlatabilir misin bize?
Bir çocuk cinsel kimliğinin farkına 3 yaşında falan varıyor. Ben de kendimi erkek sanıyordum. Bedenimin kadın olduğunu ancak 5 yaşında erkek kuzenimin penisini görmemle fark ettim. “Kızlar şunu yapmaz.”, “Kızlar erkeklerle oynamaz.” Söylemlerinden ötürü 9 yaşına kadar hiç konuşmadım. İnsan içinde konuşamayan biriydim, kendimi ifade edemezdim. Yürümeyi bile bilmiyordum açıkçası. “Sen yürümeyi bile bilmiyorsun falan” denildi. 3 yıl boyunca araştırdım çünkü çevremdeki herkes kadın veya erkek profilliydi, ben içlerinde sırıtıyordum. Ne kadın gibi davranabiliyordum ne de içimdeki erkeği dışarı çıkarabiliyordum. Ve bundan çok utanıyordum. “Biri bana erkek gibi yürüyorsun.” dediğinde çok üzülüyordum. “Bende bir yanlışlık, terslik mi var?” diye düşünüyordum. Elimden tutan kimse de yoktu bunlara karşılık olarak. Bende hep bir kafa karışıklığı vardı. 18 yaşına kadar kimseyle paylaşmadım içimdeki bu karmaşıklığı. “Beyin erkek, beden kadın ne demek?” diye araştırdım. Böyle bir şeyin içinde olmayan bir insan bunu araştırmaz diye düşünüyorum. Sonra, 18 yaşındayken transseksüel olduğumu öğrendim. Hem benim gibi insanların olduğunu öğrenip yalnız olmadığımı fark ettiğim için çok mutlu oldum hem de ailem ne diyecek diye çok korktum. Çünkü Türkiye’de cinsiyet geçişi yapanlarla, yapmayıp intihar edenlerin ve öldürülenlerin oranı eşit.
Peki lise hayatında sorunlar oldu mu? Çünkü lise çok müsait buna.
Evet, tabi. Okulumuzda etek giyiliyordu. Pantolon giymek yasaktı. Mecburen etek giyiyordum ve hiçbir şekilde sınıftan çıkamıyordum. Saçlarım hep topuzdu. Saçlarımı kestiremiyordum. Bir de Van’da kızların saçlarını kestirmesi de tuhaf karşılanıyordu. Sonra bana sürekli olarak “Neden erkeklerle çıkmıyorsun?” soruları yöneltilmeye başladı. Hatta bir ara lezbiyen olduğum düşünülmüştü. Ve sırf bu düşünce yüzünden benimle hiç konuşmadan arkadaşlığını bitiren bir sürü arkadaşım oldu. Yaşadığım çevrede herkes beni lezbiyen sanıyordu. Yani neymiş işte ben erkeklerle çıkmıyorum ve erkek gibi davranıyorum. Fakat inanın erkek gibi davranmak benim elimde olan bir şey değildi. Çünkü içten gelen bir şey. Ne yapabilirim ki? 11. sınıfta pantolon giymeye başladım ve kınama cezası aldım. Bu yüzden ailemden de çok tepki aldım.
Cinsel kimliğinin farkına vardıktan sonraki süreç nasıl ilerledi?
2016 yılında psikoloğa ilk gittiğimde, “Çok merak ediyorum acaba benim gibi gelen kaç kişi var?” diye sordum. Bana şu cevabı verdi, “2 kişi.” Onlar da öğretmen çocuğuydu ve başka şehirlerden gelmişlerdi. Yani aslında Van’da doğup büyüyüp gidebilen, buna cesaret edebilen tek kişi bendim. Bu beni çok korkuttu. Van’dan tercihlerimi değiştirerek çıktım. İstanbul’a gelip medya ve iletişim okumak istiyordum. Çünkü, diyelim ben İstanbul’a geldim, İstanbul’da okuyorum. Bir nevi özgürüm. Ama sonra düşününce dedim ki “Onlar ne olacak?” çok saçma. Ancak ailem medya ve iletişim okumamı istemiyordu. Okul kaydımı da kendim yaptım. Zaten kayıtların bitmesine bir gün kala gönderildim, biraz zor oldu. Sonra geldiğimde kurtuldum sandım. Fiziksel şiddeti geçtim, psikolojik olarak da çok üstüme gelmişlerdi o zamana kadar. Zaten 18 yıl boyunca neye uğradığımı şaşırmışım bir de üstüne onların tepkisi…
Van’da bu konuya dair psikoloğa giden ilk kişi sendin yani?
Evet. Bu tabi orada transseksüel olmadığı anlamına gelmiyor. Görünür değiliz. Mesela Van’da intihar oranları çok yüksektir ve çoğunun neden intihar ettiğini bilmezler.
Cinsiyet geçiş sürecin nasıl başladı?
Ben üniversiteye başlarken, mezun olup ekonomik özgürlüğümü elime aldıktan sonra sürece girmeyi düşünüyordum. Ama bu sene psikolojik olarak bayağı çöküntüye uğradım, gerçekten dayanamıyormuş insan… Sonrasında psikoloğa gittim ve ruh sağlığım açısından cinsiyet geçişinin zorunlu bir duruma girdiğini öğrendim. İlaç tedavisi falan başlatıldı.
Ailenle bunları hiç konuşma şansın oldu mu, biliyorlar mı?
Oldu, biliyorlar. Ama çok kötü tepki verdiler. Onları da tamamen suçlayamıyorum. Çünkü hiç görmedikleri bir şey ve neye uğradıklarını şaşırdılar. Düşünsenize,18 yıl boyunca kız sandığınız insan aslında erkekmiş. Kabul etmediler. Sadece transseksüel olduğum için hakarete maruz kaldım, dayak yedim. Bunlar niye yaşanıyor? Çok tuhaf. Bir de bunun keyfi olduğunu düşünenler var. Kim böyle bir hayat yaşamak ister ki? Gerçekten insanların bunu anlaması gerektiğini düşünüyorum. İstanbul’a gelince maddi desteklerini kestiler, böyle yapılınca KYK yurduna geçtim çünkü kalacak bir yerim yoktu. Burada birçok akrabamız var ama onlara da gitmek istemedim. Benden büyük bir tane kız kardeşim var. O da İstanbul’da yaşıyor. Ama yurttan atıldığım zaman onu da arayamadım. Zaten kendisi de baştan, bu konuya dair bir şey olduğunda kapısını bana açmayacağını, transseksüel olmamı kast ederek ortada böyle bir durum varsa bile rahat durmamı ve hayatımı kadın gibi yaşamamı söylemişti. İstanbul’a geldiğimde her şey bitti sanıyordum ama ilk birkaç ay sokağa çıkarken, ya buradalarsa diye düşünüp tedirgin oldum. Yine kimseyle konuşamıyordum. İnsan hiç ailesinden korkar mı diye düşünüyorum da, evet biraz korku var. Geçen seneye oranla daha az tabii… Artık cidden ne olacaksa olsun kafasındayım. Çünkü kendimi geçtim. Nedense birdenbire mücadeleci yönüm ortaya çıktı. Ben oradan çıktım geldim ama o insanlar ne yapıyor diye içim içimi yiyor. Bana mesaj atanlar oluyor. İçim acıyor gerçekten. Evlendiriliyorlar, bir erkekle evlendirildiğimi düşünüyorum, muhtemelen intihar ederdim. Ve dünyada bin kişiden altısı transseksüel doğuyor. Az bir oran da değil bu…
KYK yurduna geçtikten sonraki dönemden bahseder misin biraz?
Direkt odaya girdiğim gibi arkadaşlarıma söyledim, “Ben transseksüelim.” dedim. “Rahatsız olursanız ona göre giyinip soyunursunuz.” falan. Hiçbir sıkıntı olmadı. 8 kişi kalıyorduk, bir kişi gelmiyordu. 6’sı da gayet destekçimdi. Bu sene de öyle. İşte beraber uyurduk, çok samimiydik. Hatta geçen sene yurtta tanıştığım arkadaşımın evinde kalıyorum şu an. Yurtta öğrenciler açısından hiçbir sıkıntı yaşamadım. Sadece ilk girdiğim zaman müdire bana “Saçların çok kısa, erkeğe benziyorsun. Saçlarını uzat!” demişti ve ben de ona sinirlenip ertesi gün kestirmiştim saçlarımı. O da gülmüştü. Bayağı müdireyle şakalaşıyorduk. Ama yurtta kalan öğrencilere sürekli müdahale ediyordu. “Niye açık giyiniyorsun?” gibi sorular soruyordu. Örneğin, bir kadın öğrenci yurt kapısının önünde sevgilisine sarıldı diye yurttan atıldı. Yemekler kötü olduğu zaman protesto edildiğinde de katılanların hepsi cezalandırıldı. Aslında tüm KYK’lar böyle neredeyse.
Sonrasında yurttan atılmana kadar gelen süreç nasıl gelişti?
Bu sene Twitter’da biraz görünür oldum. Bayağı haber yapıldı, tanınmaya başlandım. Neredeyse yurttaki herkes trans olduğumu öğrendi. Çoğu destek olsa da ters tepki veren birkaç kişi vardı. Ben de bundan biraz çekindim. Çünkü yurda şikayet giderse direkt disipline gidecektim, sicilime işleyecek ve bursum kesilecekti. Ben de yurt idaresi ile durumu paylaşmaya karar verdim. Bundan birkaç ay önce yurdun psikoloğuna danıştım. Transseksüel erkek birey olduğumu anlattım. Endişelerimi paylaştım. O da “İdareden kimseyle paylaşma, seni direkt atarlar.” dedi. Ama ben geçen hafta idareyle paylaştım konuyu. “Şikayet geldiği zaman hem sizin başınız yanabilir hem de bir kadın rahatsız olur ve başka bir yere şikayet ederse benim için de kötü olur; o yüzden size açıklıyorum.” dedim. Başta iyi yaklaştılar ama ertesi gün yurttan atıldım.
Bu iki günü anlatayım. İlk gün, yani müdüreye trans erkek olduğumu açıkladığım gün beni anladıklarını ve sapık olmadığımı söylediler… “Sen sapık değilsin.” demek bile transfobik bir ifade. Çünkü ortada hiçbir şey yokken bunu herhangi bir insana diyemezsin. O zaman bana da söyleyemezsin. Daha sonra yurdun psikoloğu, “Yarın çıkışını verelim, geçici olarak arkadaşında kalırsın.” dedi. Olayın duyulur hale gelmesinin ardından bir avukat bana ulaşarak, beni sindirmeye çalıştıklarını, sorun yaratmamam için iyi davrandıklarını söyledi. Twitter’dan olayı görmüş olabileceklerini ve gazete haberini de okuyunca bir şey yapacağımdan çekinip kötü etkileneceklerini düşünerek olayı kapatmaya çalıştıklarını anlattı. Ertesi gün bir sorun olması durumunda ona ulaşmamı, hemen yurda gelebileceğini söyledi.
Sonraki gün müdirenin yanına gidip kalacak arkadaşımın olmadığını ve zaten devlet bana bu yurtta kalma hakkını vermişken de kimseye muhtaç olmadığımı söyleyerek bir aylık süre istedim. Müdire yine iyi davranıyor gibi görünmeye çalışıp, “Bizim kendimizi düşünmemiz lazım. Yarın çıkışını verirsin, bir arkadaşında kalırsın olmaz mı?” diyerek bana bir kağıt uzattı ve imzalamamı istedi. Ben de sanki inanmış gibi yaparak dışarı çıkıp arkadaşımı aramak istediğimi ve evinin müsait olup olmadığını soracağımı söyleyip avukatımı aradım.
Avukat geldikten sonra, müdire durumu öğrenip çıldırdı. Beni odaya kapattı, avukatı içeriye almadı. Odada sürekli bağırıp çağırmaya başladı, alarm vardı ona bastı, birilerini arayıp acilen oraya gelmelerini istedi. Bulunduğumuz odaya aralarında yurt psikoloğunun ve ilçede görevli birinin de bulunduğu altı kadın daha geldi. Tartışma çıktı. Hepsi birden sürekli bana bağırmaya başladılar. Kendimi savunma hakkımın olduğunu söyleyince yasal işlem başlatacaklarını söylediler. Ben de, “Tamam yasal işlem diyorsunuz ama ben sıradan bir vatandaşım. Bu yüzden avukatımla görüşmenizi istiyorum.” deyince yine kabul etmeyip avukatın onlarla bir işi olmadığını, bunu üst kurula söylememi söylediler. Zaten müdire normalde de böyle bir kadın. Yurttan attığı diğer kadınlara kağıt bile imzalatmadı. Bir kılıf uydurup attı fakat benim hakkımda bir şey bulamadığı için kağıt imzalatmaya çalıştı. Bir yandan da disiplin işlemi başlatacaklarını söylemeye devam ettiler, ben o sırada inanmıyordum. “Böyle saçmalık mı olur?” diye sordum gülerek.
Tartışmalar boyunca sürekli cinsel kimliğime laf ettiler. Çok zoruma gitti. Nasıl kadın olduğun için biri sana hakaret ettiğinde zoruna gidiyorsa aynı şekilde, hatta iki kat daha fazlası… Sanki onların misafiriymişim gibi, onlara yükmüşüm gibi davranıyorlardı. “Ailen bile sana bakmıyor, biz niye sana bakalım?” dedi birisi. Çok zoruma gitti. Sonrasında tekrar, yurtta kalma hakkım olduğunu belirttim. Erkek yurdunda kalamayacağımı çünkü kimliğimin pembe olduğunu söyledim. Çünkü henüz kimliğim değişmedi; ben hormon da alsam, erkek de olsam, sakallarım da çıksa, benim kimliğim değişmediği sürece ben bu ülkede kadın olarak görünüyorum. Yani bir meme ameliyatı oldum diye, beni o yurttan atamazlar. İçlerinden birisi “Kimliğinin pembe olduğunu söylüyorsun, erkek olduğunu iddia ediyorsun kendinle çelişiyorsun madem erkeksin çık!” dedi. Kalacak hiçbir yerimin olmadığını tekrar ettiğimde de, sanki bu keyfi bir şeymiş gibi, “Bize mi sordun?” dediler. Açıkça, “Ben şu an transseksüel olduğum için atılıyorum, haklı mıyım?” diye sordum. Uzun bir süre kimse bir şey diyemedi. Sonra içlerinden biri transseksüel olduğum için değil, yurdun ahlaki düzenini bozduğum için atıldığımı söyledi. Ben, yaptığım şeyin ahlaksızlık olmadığını söylediğimde, “Ahlaksızlık değil ama düzeni bozuyorsun. Neden kendini ilan ettin? Twitter’da neden paylaşıyorsun? Tamam transseksüelsin ama senin içinde kalsın, neden insanlarla paylaşıyorsun?” dediler. Şu anda içinde bulunduğum durumun toplumun bizi görünmez kılmaya zorlamasının bir sonucu olduğunu söylediğimde ise aslında şu an yaşadığım şeyleri kendimi görünür kıldığım için yaşadığımı söylediler. Anlıyorum, toplumda transseksüelliğin yeri olduğunu bilmiyorlar fakat cinsiyet geçişi kanunlarda da yer verilen haklarımızdan biri. Buna rağmen alınan tutum buydu işte…
Bana yardımcı olduklarını düşünmediğimi söylediğimde daha çok sinirlenip o zaman 3 saatimin olduğunu ve çıkışımı gün içerisinde yapmamı söylediler. Eğer bir şey yapacak olursam da daha ağır cezalandırılacağımı ve başıma kötü şeylerin geleceğini söyleyerek tehdit ettiler.
Bu tartışmalar boyunca yurt psikoloğunun da orada olduğunu söyledin. Onun tutumu nasıldı?
Müdireye, psikoloğun trans erkek olduğumu daha önceden bildiğini söylediğim zaman psikolog bunu inkar etti. Fakat Müdire odadan çıktığı zaman, müdireye anlatmamamı, anlatırsam kendisinin de başının yanacağını söyledi. O odada bulunanların hepsi birbirinden korkuyordu. Düşünün psikolog bile tarafsız bir tutum sergileyemiyor.
Yurtta 788 öğrenci var. Bildiğin başka LGBTİ+ bireyler var mı yurtta?
Evet var, bundan eminim. Yurttan tanıdığım 4 LGBTİ+ birey var ama hiçbiri görünür değil. Çünkü insanlar cidden çok çeorkiniyor. Yurtta panseksüel bir arkadaşım var. “Niye özgürce sevgilimle el ele yürüyemiyorum, niye kimseye anlatamıyorum, insanlar niye bana yanlış bakıyor?” diye hep isyan ediyor.
Peki, öğrencilerin yurt yönetimine karşı herhangi bir tepkisi oldu mu?
İmza başlatmışlar yanımda olduklarına dair. Dava açıldığı zaman kullanılabilecek bir kanıt olarak düşünmüşler. “Şafak suçsuz yere atıldı çünkü Şafak’tan rahatsız olan kimse yoktu.” tarzında yani. Bayağı da imza toplanmış ama durdurmuşlar sonra biri müdireye gider de bir şikayet eder diye. Sonra avukata sorduk ve bunun bir sıkıntı yaratmayacağını söyledi. Sonrasında imza toplamaya devam ettiler. Onun dışında, yurttan bana o kadar çok mesaj geldi ki… Hiç tanımadığım insanlardan, “Biz rahatsızlık duymamışken seni nasıl atarlar, kendi halinde bir insandın.” şeklinde mesajlar aldım.
Olaydan öncesinde ya da sonrasında üniversitedeki öğrencilerin yaklaşımı nasıldı?
Üniversite de hiçbir sıkıntı yaşamadım. Zaten, benim dışımda da görünür olan LGBTİ+ bireyler var. Rektör, dekan ve hocalarım da transseksüel erkek olduğumu biliyor. Öğrencilerin bir kısmının olumsuz tepkileri oluyorsa bile ben şimdiye kadar hiç böyle bir şey yaşamadım. Yine de sesim ince olduğu için falan kendi içimde çekiniyorum, bazen okula gitmek istemiyorum.
Olaydan sonra üniversite idaresinin tepkisi ne oldu? Destek çıktılar mı?
Bildiklerini bilmiyorum. Görmüşler midir… Hiçbir fikrim yok.
Bir yandan da iş arıyorsun. Çalışma hayatında yaşadığın zorluklar neler?
Genelde bizim için sorun yok ama “Müşteriler rahatsız olur…” deniyor. Trans kadınlar bana oranla daha zor durumdalar çünkü trans erkekler cinsiyet geçişi yaptıktan sonra fark edilmiyor. Hatta öncesinde bile sesi ince değilse fark edilmiyor. Hormona başladıktan sonra, sakallar da çıkınca biyolojik erkek gibi oluyorsunuz. Ama trans kadınlar daha kolay ayırt ediliyor. Hiçbir şekilde iş bulamıyorlar ve seks işçiliğine mecbur kalıyorlar. Sistem önce onları buna maruz bırakıyor, insanlar da sonra, “Neden seks işçiliği yapıyorlar?” diye eleştiriyor. Ama mecbur bırakan başta onlar, anlam veremiyorum.
Şu an hali hazırda bir arkadaşında kalıyor ve bir yandan da iş arıyorsun. Benzer süreçlerden geçtiğini bildiğin LGBTİ+ bireyler var mı?
İki tane transseksüel arkadaşım var. İkisi de yurttan atıldı. Birinin yurttan atılma hikayesini anlatayım. Çocuk memleketine gidiyor. Orada sevgilisiyle buluşuyor. Sevgilisinin abileri ve babası bir buçuk saat boyunca çocuğu dövüp, taciz ediyorlar. Tecavüz etmekle tehdit ediyorlar. Olay gazetelere taşınıyor ve çocuk yurttan atılıyor. Okulu bırakmak zorunda kaldı, okuldan da atıldı zaten sonra. Ulaşıp, “Neden peşini bırakıyorsun?” diye sordum ama “Ne yapacağım?” dedi. Yani düşünsenize işte, ben susacağım, okula gitmeyeceğim, okulumu da bırakacağım falan… Böyle bir şeyi hayatta yapmam. Bu sene başka bir arkadaşım daha böyle atıldı, o da özel yurda geçti ve yine aynı şeyi söyledi… Bizi kendimizden utandırıyorlar aslında. Bunlara çok üzülmüştüm ve benim başıma geleceğini biliyordum aslında. Tahmin ediyordum. Bir aydır, arkadaşlarıma aslında eğer atılırsam asla rahat durmayacağımı söylüyordum. Çünkü bu sorunu sadece ben yaşıyor olsam şu an çıkar giderim yani, hiç umurumda da olmaz ama -inanın bana- bazıları sırf saçı kısa olduğu için yurda alınmıyor İç Anadolu’da. Sırf saçları kısa olduğu için. O yüzden en azından ses getirmesini istiyorum. Sonuçta ben yurda geri gitmek için yapmıyorum bunu. Ses getirip biraz da önüne geçilmesi lazım bunun. Bizi erkek yurduna almıyorlar, kalamayız. Kadın yurdundan atılıyoruz. O zaman ya translara özel bir yurt açılsın ya da böyle bir ayrımcılığa maruz bırakılmayalım. Eğer benim bir suçum olsaydı, bir kadına bir şey yapsaydım ya da hırsızlık yapsaydım istedikleri kadar atsınlar. Ama hiçbir şey yokken ortada… Yani düşünsene sen bir kadın olduğun için yurttan atılıyorsun Çiçek veya sen erkek olduğun için yurttan atılıyorsun Rojhat. Bu yani, çok saçma buluyorum.
LGBTİ+ bireyler adına yapmak istediğin, planladığın bir şeyler var mı?
Örneğin, “Soramazsın” programının videolarına transseksüel erkek olarak çıkacağım. Nisan’ın üçüncü haftası yayınlanacak. Ama bu ünlü olma çabasında olduğum için yaptığım bir şey değil. Bakıldığı zaman trans kadınlar biraz daha bilinen, ister istemez görünür olan kesim çünkü seslerinden de olsa ister istemez insanlar anlıyor. Ama trans erkekler genelde “Ben biyolojik erkek oldum ve bundan sonra hayatıma devam edeceğim.” şeklinde bir yol izliyor. Rüzgar Erkoçlar örneğinde olduğu gibi. O mesela, “Ben LGBTİ+ ile anılmak istemiyorum.” dedi. Çünkü cidden toplum bizi utandırmaya çalışıyor. Dolayısıyla insanlar görünür olma çabasında değil, kendilerini kurtarma çabasında. Ama Doğu’da gördüklerimden sonra ve Doğu’dan bana ulaşan insanlardan sonra kurtarmam gerekenin sadece ben olmadığımın farkına vardım. Bu yüzden ailemin de görme ihtimaline rağmen Soramazsın programının videosuna katıldım. Onun dışında uluslararası yayınlanacak olan, tüm cinsiyet geçiş sürecimi ve yurttan atılma olayını da kapsayacak; çekimleri iki yıl devam edecek bir belgesel projesi var. Aslında birçok yerde çeşitli projelere katılıyorum. Kitap projesi var, Sabancı Üniversitesi’nde bir yayın var.
Van’dan İstanbul’a uzanan Şafak’ın hayatı bu şehirler açısından iki farklı hikaye barındırıyor gibi görünse de bu şehirler açısından sadece baskı yöntemlerinin değiştiği bir manzara çıkarıyor karşımıza. Şafak, transfobinin, homofobinin, bifobinin toplumsal hayatta çeşitli yollarla (dizi, film, eğitim, çalışma alanları v.b) yeniden üretildiğini ve bunun önüne geçmenin yollarından birinin görünür olduğunu çok defa vurguladı. Bunun önüne geçmek konusunda gösterdiği iradenin temel sebebinin de bu sorunun kendisinin kişisel sorunu değil, birçok insanla paylaştığı ve son düzlemde herkesin ortak sorunu olduğunu belirtti. Son olarak, birçok fiziksel ve psikolojik şiddete rağmen Şafak mücadele etmekten geri durmayacağını açıkça beyan ediyor; bu sorunları paylaşan insanları “birlikte görünür” olmaya ve birlikte mücadele etmeye çağırıyor.
- Röportaj: Figen Çiçek Yaman – Rojhat Tunç