Ezgi Gözoğlu
Migros işçi düşmanlığına devam ediyor. Daha önce 39 işçiyi sendikaya üye oldukları için işten çıkaran Migros, DGD-SEN’e üye bir işçiyi daha işten çıkardı.
Yaklaşık 2 senedir Migros Depo’da US Grup taşeron şirketinde çalışan, atanamayan Edebiyat Öğretmeni İnan Sarpkaya, Depo Müdür Yardımcısı tarafından tehdit edildi. Bunun üzerine şikayette bulunan Sarpkaya işten çıkarıldı. DGD-SEN’e üye olan İnan Sarpkaya ile yaşadığı süreci ve direnişinin ilk gününü konuştuk.
Atanamayan bir öğretmensiniz ve daha sonrasında Migros Depo’da işçi olarak işe giriyorsunuz. Bu süreç ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Sadece ben değil, benim gibi insan çok var. Yalnızca depolarda değil; daha ağır işlerde inşaatlarda çalışan üniversite mezunu da var, KPSS’den 90 alıp atanamayan İngilizce öğretmeni de. Artık sınavın bir gerçekliği de kalmadı, liyakat kalktı. Sınava girip başarılı olsan bile atanamıyorsun. Düşün bir sınava girmek için 200-300 lira para ödüyorsun, zaten bir işim yokken. Bir de emeklerin boşuna gidiyor, sonuçta biliyorsun karşına bir duvar çıkacak. Bir torpilin, tanıdığın yoksa kamu kuruluşlarına girişin olmuyor.
Ne zamandır Migros Depo’dasınız, orada hangi şartlar altında çalışıyordunuz?
İki seneye yakın bir süredir çalışıyorum. Biz soğuk depolarda çalışıyoruz; et, süt ürünleri bölümde. O da yani, çok insani şartlar denilemez. Bir elbise veriyorlar ama o seni soğuktan korumak için değil. Bir eldiven istiyorsun mesela, “Tamam gelecek” deniyor, 3 haftayı buluyor. Düşünün, orada insanlar soğuktan donmamak ya da hasta olmamak için çalışmak zorundalar. Biraz dinlenmeye, iki dakika oturmaya kalksa hasta oluyor içeride. Onun dışında prim sistemi var, fazla kazanmak için daha fazla çalışmak zorundasın. Yerler pislik içinde, çukurlar var, o şartlarda trans paleti ile bir ton mal topluyorsun işte. Meslek hastalıkları da oluyor insanlarda. Genellikle bel fıtığı, boyun fıtığı, kaslarda yıpranma oluyor. Psikolojik olarak da yıpranıyorsun aynı zamanda, vardiya sistemi olduğu için ailenle ilgilenemiyorsun.
Sendikalı olduğunuz için fazladan bir baskıya uğradınız mı?
Bizim kendi sıkıntılarımız da oldu. Hem çalışma koşulları olarak hem de sendikal olarak. Çünkü orada sendika istemiyorlardı. Çalışma yürütülüyor ama sendikalı olup daha önceden kovulan arkadaşlar var. Bilseler, bölüm değiştirme, vardıyasını geceye sabitleme, sürekli bölüm değiştirerek mobbing uygulama, çeşitli haklardan mahrum bırakma, toplantılarda vs. insanlar içinde küçük düşürme hareketleri oluyor. Sendikalı oldukları için daha önce 26 arkadaşımızı işten çıkardılar. 13 kişiyi daha işten çıkardılar. Şimdi de benimle birlikte tepki gösteren arkadaşı başka bir bölüme aldılar. Hatta bana da bunu teklif ettiler ama benimki artık son raddeydi. Sonunda tehditlere falan vardı. Ben gidip karakola şikayet ettim Depo Müdür Yardımcısını. İş adli boyuta taşınınca artık beni işten çıkardılar. Kıdem tazminatı vs. hiçbir şey ödemeden. Tek taraflı olarak iş akdinin feshedildiğini söylediler, mahkemelerde uğraş artık dediler.
İşten çıkarılma süreci nasıl gelişti?
Mesai durumları oluyordu. Bizim bölüm sorumlusu ile aramızda bir sıkıntı olmuştu zaten, Turan Uçar adındaki sahış ile. Daha sonrasında bu kişi oradaki yetkisini kötüye kullanıyor. Başka bir taşerondan kendi çalıştığı taşerona aldırdığı için bir arkadaştan 250 lira ayakkabı parası almış. Çeşitli sıkıntılar olmuş. Kendine yakın arkadaşlarını mesaiye çağırırken beni çağırmadı. Ben de Müdür Yardımcısı Esat Gün’ün yanına gittim. Bana “sıkıntını çözeceğim” dedi. 2 hafta geçti sıkıntım çözülmedi, ağır bir mobbinge maruz kaldım o sürede. Biz de genel bir toplantı istedik arkadaşlarla. Marmara Bölge Sorumlusu ve Depo Müdür Yardımcılarının da olduğu bir toplantı istedik. Ben de söz hakkı aldım. Bizim bölüm sorumlusunun yaptığı haksızlıkları dile getirince Esat Gün üstüme yürüdü, “Sen burada ortalığı karıştırmaya çalışıyorsun” dedi. Yarım saat sonra tekrar beni çağırdılar ve “Sana mesai, prim yasak, sürekli mesai döneceksin” dediler. Her şeyi yasakladılar bana. “Yazılı bir kağıt getirmediğiniz sürece ben böyle devam ederim” dedim. Sonra Esat Gün aşağı indi, “Ben senin hakkını savundum.” dedikten sonra “Biz aşiret çocuğuyuz, benim babam belinde silahla dolaşıyordu, ben istersem İstanbul’da taş üstünde taş bırakmam” gibi sözler ile beni tehdit etti. Bu yaşananlardan iki hafta sonra işe gittiğimde ben ve diğer arkadaş hakkında tutanak tutulmuştu. Bizimle birlikte tepki gösteren diğer arkadaşlara tutulmadı. Biz de tutunaklara savunmamızı yazdık. Ertesi gün bizi İdari İşler’e çağırdılar, “Sizin bölümünüzü değiştireceğiz, siz Turan Bey ile anlaşamıyorsunuz” dediler. Bana da artık gına geldi. “Hem tehdit ediyorsunuz, hem bu kadar baskı uyguluyorsunuz, beni haklarımdan mahrum ediyorsunuz. Ben şimdi karakola gidip şikayette bulunacağım” dedim. Saatlik izin alıp Çayırova Emniyet Amirliği’ne gittim. Orada şikayette bulundum. Ertesi gün vardiyama gittim, çalışmaya gittiğimde deponun girişinde güvenlik beni kenara çekti. “İdari işlerden seni bekliyorlar İnan, beraber çıkalım” dedi. Beni iş yerine sokmadı, İdari İşler’e güvenlik ile birlikte gittik. US Grup (taşeron firma) yetkilileri vardı. Saçma sapan bir tutanak tutmuşlar. Esat Gün hakkında yalan beyan ifadede bulunduğum yazıyordu. Ben imzalamadım. DGD-SEN’in, sendikanın avukatına yolladım resmini çekip. Ben çalışmak istediğimi belirttim. İş akdimin tek taraflı olarak feshedildiğini söylediler. Güvenlik eşliğinde beni dışarı çıkardılar. Süreç bu sekilde gelişti.
Direnişe nasıl karar verdiniz?
Zaten depo içinde örgütlenme içerisindeydik. Daha önceden de bir direniş olmuştu. Resmi gönderdikten sonra işime son verildiğini öğrendi arkadaşlar. Sonrasında Sendika Başkanımız ile görüşme yaptık. Daha sonra direniş kararı aldık. Bugün de ilk eylemimizde bulunduk Ataşehir’deki Migros Genel Merkezi önünde.
Dün karşılaştığınız manzarayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İşçiden yana bir tavır yok, sadece emek sömürüsü var. Her yerde böyle. Ben 7, 8 defa telefon ile görüştüm. Gereğini yapacaklarını söylediler ama hiçbir şekilde yaptırım uygulandığını göremedim. Bugün de Sendika Başkanımız ile birlikte görüşme talebinde bulunduk. Kimisinin burada olmadığını, kimisinin tatilde olduğunu söyleyerek başlarından savmaya çalıştılar. Bunun üzerine biz de destek veren arkadaşlar ile birlikte oturma eylemi gerçekleştirdik.