Sibaş Gıda Fabrikası’nda sendikaya üye oldukları için işten çıkarılan ve direnişe geçen işçiler, bugün mücadelelerinin 103. gününde. Patronun sık sık jandarma yoluyla tehdit ettiği direnişçi işçilerden Halime Ulutaş ile işten çıkarılma süreçlerine ve direniş alanında verdikleri mücadeleye dair konuştuk.
Tek-Gıda İş Sendikası’na üye oldukları için bir yıllık süre içerisinde toplam 80 işçi, Sibaş fabrikasındaki işlerinden atıldı. İşten atılan işçilerin bir kısmı ise direnişe geçti. Jandarma direnişin 76. gününde safını belli ederek patronun şikayeti ile müzik, ıslık çalma ve alkışı işçilere yasakladı ve para cezası kesti. İşçilerin kararlılığının sürmesi üzerine direnişin 83. gününde direniş çadırının önüne çöp döküldü. Patron ve jandarma işbirliği ile engellenmeye çalışılan Sibaş direnişinin 103. gününde direnişçi işçilerden Halime Ulutaş ile konuştuk.
Sibaş’ta sendikalaşma süreciniz nasıl başladı?
Fabrikada 20 yıl çalışan da 1 gün çalışan da asgari ücret alıyordu. Kötü ve sağlıksız çalışma koşulları vardı. Acının, asidin, kükürt kokusunun içinde çalışıyorduk. Sağlık açısından sorun yaşıyorduk. Şefler bize kötü davranıyor, bizi insan yerine koymuyorlardı. İzin istediğimizde, mesaiye kalmak istemediğimizde “Kapı orada!” diyerek tehdit ediyolardı bizi. Bir nevi bizi bastırmaya çalışıyorlardı psikolojik olarak. E tabii, insan bir yere kadar bunlara dayanabilir. Bir süre sonra biz de artık “Böyle olmaz, bir şeyler yapmalıyız, kendi hakkımızı bile alamıyoruz” dedik ve bunu sendikayla yapabiliriz diye düşündük. Ardından Tek Gıda-İş Sendikası’na üye olduk. 2018’in Ocak ayında fabrika içinde örgütlenmeye başladık. Patron, sendikaya üye olduğumuzu duyunca 8 arkadaşımızı işten çıkardı. İşten çıkarmalar başlayınca biz daha çok hırslandık. Çünkü sendikalı olmak anayasal hakkımız ve biz bilinçlendiğimizde, kendi hakkımızı aradığımızda ise patron bizi nankörlükle suçlayıp işten çıkardı. Böyle olunca biz de daha çok örgütlendik, daha çok arkadaşımızla konuştuk. Onlara sendikalı olmanın bizim için avantajlı olduğunu anlattık, örgütlenmeye devam ettik. 25 günde yetki alacak sayıyı tamamladık ama patron işten çıkarmaya devam etti. Arkadaşlarımızın e-devlet şifrelerini isteyip üye olup olmadıklarını öğrenmeye çalıştı, “Sendikaya üyeyseniz üyeliğinizi geri çekin yoksa sizi işten çıkaracağız.” diye tehdit etti. Bölümlerimizi değiştirdiler, daha ağır işlerde çalıştırdılar. Mobbing yaparak geri adım atmamızı sağlamaya çalıştılar ama biz geri adım atmadık. Üye olmaya devam ettik ve yetki belgesi için başvurduk. Yetki davası hala devam ediyor. E-devlet şifrelerimizi istediği için ceza mahkemesine dava açtık, o da devam ediyor. Neticede 80 arkadaşımızı sendikalı olduğu için işten çıkardı. “Performans düşüklüğü, makineleşme” diyerek işten çıkardı ama fabrikaya sonrasında herhangi bir makine alınmadı, onun yerine 80 tane taşeron işçi aldı.
Seksen kişi toplam bir yıllık süreçte işten çıkarıldı. Siz son çıkarılan gruptansınız. İşten çıkarıldıktan sonra direnişe geçmeye nasıl karar verdiniz?
En son 14 arkadaşımız işten çıkarıldı. İçeride kalan sendikaya üye 40 tane arkadaşımız var, onları da işten çıkaracaktır muhakkak. En azından onları işten çıkarmasın diyerek direkt olarak fabrika önünde eyleme geçtik. 28 Aralık 2018’de oturma eylemine başladık. Bugün 103. gün. Mahkemelerimiz devam ediyor. 29 Mart’ta fabrikaya bilirkişi geldi, makineleşme olup olmadığına baktılar.
Biz haklarımızı istiyoruz. Sendikalı olduğumuz için işimizden olduk. Patron, bizi fabrikanın önünden göndermek için birçok şey yaptı. Çadır kurmak istedik, jandarma izin vermedi. Gerekli izinleri alıp çadırımızı kurduk. Müzik çalamıyoruz şuan da, “Rahatsız oluyoruz” diyerek bizi şikayet ediyorlar, ceza ödemek zorunda kalıyoruz. Bizi yıldırıp buradan göndermeye çalışıyor patron. Ama biz tabii ki gitmeyeceğiz. Çünkü haklıyız. Hakkımızı alana kadar, 80 arkadaşımız işe iade edilene kadar bekleyeceğiz, mücadele edeceğiz.
Direniş çadırınızı ziyarete sık sık gelenler oluyor. Genel olarak toplumsal muhalefetin direnişe tepkisi nasıl?
Sivil toplum örgütleri ziyaretimize geliyor. Yerel seçimden önce siyasi partiler geliyordu, artık gelmiyorlar. Fabrikanın önündeyiz, ne kadar sürer bilmiyoruz ama vazgeçmiyoruz. Haklı olduğumuzu biliyoruz çünkü. Direnen diğer işçilerle irtibat halindeyiz. Gelebilen geliyor ama biz biraz uzak bir yerdeyiz. Yine de birbirimizi destekliyoruz. Mesajlaşıyoruz, ziyaret etmeye çalışıyoruz. Mesela geçen gün Zonguldak’tan Maden-İş Sendikası geldi. Eylem ya da basın açıklaması yapacağımız zaman destekliyorlar bizi.
103 gündür mücadeleye devam ediyorsunuz. Motivasyonunuz nasıl?
Gün geliyor çok mutsuz oluyoruz, kararsız oluyoruz. “Tamam artık bitti, gücümüz kalmadı” diyoruz ama dışarıdan biri geliyor, bize destek oluyor, motivasyonumuzu yükseltiyor. Umudumuz yeniden yeşeriyor. Biz haklıyız. Mahkemelerimizi kazanacağız, bundan eminiz. Tabii ki bu, insanların gelip destek olmasına bağlı. Bazen çadıra kimse gelmiyor, o zaman mutsuz oluyoruz ama ziyaretçimiz olduğu zaman, bir kişi bile gelse direncimiz yükseliyor.
Eklemek istediğiniz son bir şey var mı?
İşçi sınıfının yanında, yine işçi sınıfı var. İşçi sınıfı sendikasıyla güçlü. Tek başımıza hiçbir zaman güçlü olamayız. Kazanmak için tüm işçi sınıfının birleşmesi, mücadele etmesi gerekiyor. Tüm işçi sınıfına birleşerek mücadele etmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü bizi kurtaracak olan birliktir. Birliği sağlamamız gerekiyor.